HİZMETLERİMİZ / BILIŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPI
Bilişsel Davranışçı Terapi

Bilişsel Davranışçı Terapi

Bilişsel Davranışçı terapi kognitif modele dayanır, bunu basitçe ifade etmek istersek, olayları algılama biçimimizin bizim duygusal tepkilerimizi etkilediği gerçeği kognitif terapinin ana çıkış noktasıdır. Yani “olayları olduğu gibi değil, olduğumuz gibi görürüz”.

Örneğin; bu yazıyı okurken okuduklarımızı bir değerlendirmeye ve yoruma tabi tutarız. Bu satırları okuyan bir kişinin “çok güzel, tam benim aradığım tedavi türü” diye düşündüğünü varsayalım, bu kişi kendisini mutlu, hevesli hissedecektir. Bir diğer kişinin ise buraya kadar yazılanları okurken aklından “iyi gibi görünüyor, ama ben yapamam, bende işe yaramaz” şeklinde düşünceler geçmişse bu kişi de kendisini karamsar ve isteksiz hissedecektir. Bu satırları okuyan her insan kendine göre bir değerlendirme ve yorumlama yapar, sonuçta ortaya çıkan duygu ve davranış bundan etkilenir. Yani kişinin duygusal tepkisi doğrudan durumdan (örneğin burada yazıyı okuma) değil, durumla ilgili düşüncelerinden etkilenir. İnsanlar gerilim, baskı altında oldukları zaman net ve açık düşünemezler ve düşünceleri bir biçimde çarpıklaşmaya başlar. Bilişsel Davranışçı Terapi kişilerin sıkıntı verici düşüncelerini saptamalarını ve bu düşüncelerin ne kadar gerçekçi olduğunu incelemelerine yardımcı olur. Ardından uygunsuz düşünceleri değiştirmeyi öğrenip içinde bulunulan gerçekliğe uygun düşünülmeye başlandığında kişi kendisini daha iyi hisseder. Sorun çözme ve davranış değişikliği en çok ele alınan konulardır.

 

Terapiye nasıl hazırlanabilirim?

 

En önemli ilk adım amaç belirlemektir. Kendi kendinize “Terapinin sonunda nasıl olmayı istiyorum, nelerin değişmesini istiyorum?” diye sorun. Özel olarak işte, evinizde, okulda, ailenizle, arkadaşlarınızla, iş arkadaşlarınızla ve diğer insanlarla olan ilişkilerinizde ne gibi değişiklikler olsun istiyorsunuz; şu anda sizi rahatsız eden ne gibi belirtiler yaşıyorsunuz, bunların hangilerinin azalmasını ya da yok olmasını istiyorsunuz. Yaşamınızın daha iyi geçmesini sağlayacak ne gibi başka alanlar olabilir, kültürel, entellektüel ilgiler, bedensel uğraşıları arttırmak, kötü alışkanlıklarınızı azaltmak, insan ilişkilerinde yeni beceriler edinmek, evdeki ve işyerindeki durumu nasıl daha iyi idare edebileceğinizi öğrenmek gibi konuları zihninizden geçirin. Terapistiniz bu amaçları sizinle birlikte inceleyerek tam olarak saptamanıza ve hangilerinin üzerinde kendi başınıza hangilerinin ise terapi de çalışılabileceği konusunda yardımcı olacaktır.

Bir çocuğa “oyun oynayalım mı?” diye sorduğunuzda cevabı “hayır” olmayacaktır çünkü çocuklar oyun oynamayı severler. Çocuklar oyun vakitlerinde sadece eğlenmeyi hedeflerken, aslında oynadıkları oyunlar onların sosyal ve duygusal gelişimlerine katkıda bulunur. Çocuklar yetişkinler gibi duygularını sözel olarak değil, oyun yoluyla aktarırlar. Oyun sayesinde hem olumlu hem de olumsuz duygularını ifade edebilme fırsatı bulurlar. Bu nedenle, oyun çocukların iletişim kurabilmelerinin ve hayatı öğrenebilmelerinin bir yoludur. Ayrıca, çocukların rahatlamalarına yardımcı olur ve empati becerilerini geliştirir. Çocuk merkezli oyun terapisi çocukların dayanıklılıklarına ve büyümeye, gelişmeye ve iyileşmeye dair doğuştan gelen bir kapasitelerinin olduğuna inanır. Bu yöntem 2.5 ile 12 yaş arasındaki depresyon, takıntılar, kaygı bozuklukları, cinsel ve fiziksel istismar, travma, boşanma, mükemmeliyetçi tutumlar, alt ıslatma, mastürbasyon, yemek, uyku gibi duygusal ve davranışsal problemler yaşayan çocukların iç dünyasını anlamak, duygusal problemleri ile başa çıkmasını sağlamak, yaşadığı sıkıntılara alternatifler ve çözümler üretmek hedefler. Çocuk merkezli oyun terapisi, çocuklar öz-kontrol becerisi geliştirir ve kendilerine saygı duymayı öğrenirler. Duygularının kabul edilebilir olduklarını fark ederler. Karşılaştıkları problemlere yaratıcı bir şekilde yaklaşma fırsatı yaşarlar. Ayrıca, seçimler yapma ve yaptıkları seçimlerden sorumlu olma kapasitesi geliştirirler Terapist her seansta çocuğa, aynı süreklilikle kabul ve güven ortamı sağlar ve hâkimiyet çocuğa aittir.